Rum Yönetimi eski başkanlarından Yorgos Vasiliu, Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumların ayrı olmasının bir suç olduğunu belirterek, Kıbrıs çözümsüz cehennem, çözüm ile cennet olabilir dedi.
Vasiliu, Beyrutta 3 Haziran 1968de başlayan Kıbrıs 50nci yılını tamamlayan toplumlararası müzakere sürecini Türk Ajansı-Kıbrısa değerlendirdi.
Güney Kıbrısta 1988-1993 döneminde başkanlık görevini yürüten Vasiliu, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ile ünlü Gali Fikirler Dizisini müzakere etti.
SORUMLULUK HEM KIBRISLI RUMLARA HEM DE TÜRKLERE AİT
Yorgos Vasiliu, Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler arasında 1964te başlayan anlaşmazlığın sürdürülen müzakerelere rağmen çözümlenmemesinin acı olduğunu belirtti.
Vasiliu, 1974ten sonra 40 yıl birçok müzakere oldu, çözüm olmadı. Bir müzakerede biri ya da öbürü suçlu demek her zaman kolaydır. Ancak sorumluluk her ikisine de aittir. Bu kesin dedi.
İKİ DEVLET TALEP ETMEK, ÇÖZÜMSÜZLÜK İSTEMEK DEMEK
Kendi başkanlığı döneminin başında Türkiyenin müzakerelerin yapılmasını dahi istemediğini iddia eden Vasiliu, müzakerelere yeniden başlamayı başardıklarında ise Rauf Denktaşın federasyon modelini istemediğini belirtti.
Vasiliu İki devlet istiyordu. İki devlet çözümü olması da imkânsızdı. İki devlet talebinin bugün yeniden gündeme geldiğini görüyoruz. Birkaç gün önce Türk Başbakan, belki Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü açıkça, iki devlet talep etmemiz gerektiğini söyledi dedi.
Yorgos Vasiliu, şöyle devam etti:
İki devlet olamaz. Biz istemediğimiz için değil, ki ben kesinlikle istemiyorum, Avrupa istemediği için. AB üyesi olmasaydık, o zaman istediğimizi yapabilirdik ancak Avrupa Birliği içerisinde yapamayız. Avrupa Birliği Kıbrıs gibi küçük bir adacığın AB üyesi iki bağımsız devlete bölünmesini asla kabul etmez. Düşünün, şimdi Kıbrıs iki devlet olsa İtalya kaç devlet olacak? 8 mi? 10 mu? Bu daha devam da eder. Bu nedenle, iki devlet talebinin, çözüm istemiyorum demek gibi bir şey
GARANTÖRLÜK KONUSUNDA KARARI GARANTÖR GÜÇLER VERMELİ
Vasiliu, müzakere sürecinin devam etmesi gerektiğini belirterek, Her şeyden önce söylemem gerekir ki, müzakerelerin geçen yıl kesintiye uğraması ve o zamandan beridir hareketsizlik olması beni çok endişelendiriyor dedi.
Müzakereler ne kadar erken başlarsa, o kadar iyi olacağını kaydeden Vasiliu, Bunun ötesinde, dönüşümlü başkanlık gibi iki toplumu ilgilendiren sorunlar var, garantör güçleri ilgilendiren konular var. Garantör güçler için kararı biz veremeyiz. Onlar karar vermeli, biz de kabul ediyoruz veya etmiyoruz diyeceğiz şeklinde devam etti.
ZAMAN ÇÖZÜM LEHİNDE İŞLEMİYOR
Yorgos Vasiliu, Crans Montanada anlaşmazlığa düşmeden önce çözüme çok yaklaşıldığına işaret ederek, Ama olmadı. Müzakerelerin kesintiye uğramasından ve hareketsizlik olmasından çok endişelendiğimi ve bunların en kötüsü olduğunu size söylemiştim. Zaman çözüm lehinde işlemiyor dedi.
Kendisinin, başkanlık dönemimde de, sonrasında da, Kıbrıs sorununu mümkün olan en kısa sürede çözmek gerektiğinde ısrar ettiğine belirterek, Maalesef başaramadım ancak en azından şu an, geç olmamasını umarım ifadesini kullandı.
EĞER 1993TE SEÇİLSEYDİM, ÇÖZÜME ULAŞABİLİRDİK
Yorgos Vasiliu, şöyle devam etti:
Görev yaptığım sürede, müzakere masasında pişmanlık duyduğum birşey olmadı. Konuşma tarzım ve yaptığımız öneriler Güvenlik Konseyinin bütün üyeleri ve zamanın BM Genel Sekreterleri, önce Sayın Cuellar ve ardından Sayın Gali tarafından kabul edildi. Bu nedenle çözüme çok yakındık. Tabii Sayın Denktaş hayır, hayır, hayır dedi. Ancak bunlara rağmen Birleşmiş Milletlerden büyük baskı vardı. 1993te devam edersek çözüme ulaşacağımıza inanıyordum ancak ben seçimleri kaybettim ve orada kaldı. Gerçekten de Rauf Denktaş ile bir dostluk ilişkisi kurmayı başardım ancak ilerlememiz zordu, çünkü kendisi çözüm istemiyordu.
Ayrı olmamızın Kıbrıslı Rumlar açısından da Kıbrıslı Türkler açısından da suç olduğunu düşünüyorum. Bu, her ikisinin çıkarlarına da aykırıdır. Kıbrıs çözümsüz cehennem, çözümle cennet olabilir. Bu nedenle artık nihayet görüşme olmasını ve sonunun da iyi olmasını ummak istiyorum
KAYNAK:TAK ÖZEL DOSYA-
Haber: Şifa Aslan Fotoğraflar: Hüseyin Sayıl