Asidik su, mercanları, kabuklu deniz hayvanlarını ve deniz yaşam zincirinin önemli bir parçası olan fitoplanktonları olumsuz etkiliyor. Bu durum, milyarlarca insan için gıda kaynaklarını tehdit ederken, okyanusların daha fazla CO2 emmesini ve küresel ısınmayı sınırlandırma kapasitesini de zayıflatıyor.
Gezegenin dokuz kritik sınırından tek geçilmeyen ise, ozon tabakasının durumu.
1987’de bazı zararlı kimyasalların yasaklanmasıyla ozon tabakası iyileşme göstermeye başladı. Ancak atmosferdeki ince partiküller gibi diğer tehlikeli faktörlerin sınırına yaklaşıldı. Bu partiküller, kalp ve akciğer hastalıklarına neden olabiliyor.
Araştırmacılar, birçok ülkenin hava kalitesini iyileştirme çabaları sayesinde partikül seviyelerinde bir miktar gerileme olduğunu belirtti. Ancak sanayileşme sürecindeki ülkelerde bu oranların hızla artabileceği uyarısında bulundular.
PIK’in belirlediği dokuz gezegensel sınır, insanları doğal sistemlerin geri dönülemez noktalara geçmesini engellemek için uyarıyor. Sakschewski, bu sınırların birbirine bağlı olduğunu ve bir limitin aşılmasının, dünyanın tüm yaşam sistemini tehlikeye atabileceğini belirtti.
Raporda ayrıca, bir sorunun çözülmesinin, diğer alanlarda da olumlu etkiler yaratabileceği ifade ediliyor. Örneğin, dünya sıcaklığının sanayi öncesi seviyelerin 1.5 santigrat derece üzerine çıkmasını engellemek, pek çok konuda iyileşmelere yol açabilir.